7 Şubat 2012 Salı

Eve Girmek


EVE GİRMEK

İçkiyi fazla kaçırmıştı. Kafası güzeldi. Gece boyu yapılan espiriler kulaklarında çınlıyordu. Sürekli gülümsüyordu. Bazen de bir kahkaha patlatıveriyor, sonra gecenin bir vakti olduğu aklına gelip, ağzını kapatıp, kahkahaları değilde; kahkahalara ilişik sesleri tutmaya çabalıyordu. Bir taraftan da anahtarını arıyordu. Ağzıyla meşgul olmadığı zamanlarda, elleri; cepleri arasında beyhude bir seyahate çıkıyor ama her seferinde, aranılan nesneye ulaşamadan, ağzına geri dönüyorlardı. Kendini biraz toplamaya çalışıp, biraz da konsantre olarak anahtarlara ulaştı. Fakat bu seferde hissizleşmiş elleri onları tutmayı başaramayarak düşürdü. Acemi bir "chopsticks" kullanıcısı edası ile iki parmağını bir araya getirip yerden almaya çalışırken anahtarı; aklına bir anda Karate Kid filminden Mr. Miyagi geldi. Yeniden bastı kahkahayı. Elleriyle gözlerinin iki kenarından çekip bir japon imajı verdi kendine. "Konsantre Olmalısın" diye ciddi bir sesle konuşup, solundaki apartman aynasına bakarken; yüzündeki gülümsemeleri görüp, onları ne kadar özlemiş olduğunu anımsadı. Ve hüzünlendi.
Bu hüzün bir süreliğine işe yaramış ve yerde duran anahtarı almayı başarmıştı. Ya da o anki tabiri ile "sineği yakalamıştı". Ama yılların tecrübesi ona öğretmişti ki zor olan anahtarı tutmak değil kapıya sokmaktı. Gözlerinin odaklanma sorununu kontrol altına alıp, birkaç deneme yapsa da başarılı olamadı. Sonra hiç beklenmedik bir anda anahtar yerine girdiğinde "YES" diye bağırdı tıpkı Amerika günlerindeki gibi. Ardından Türkleşip "İŞTE BUDUR" dedi. Özüne bağlı bir insandı...
Kapı açıldı. Bakmaksızın içeri girdi. Ayakkabılarını çıkartıp antreye fırlattı. Sonra montunu çıkarttı ve içgüdüsel olarak solunda bulunması gereken askıya yöneldi ki!..
Askı yerinde değildi. Çevresine bakındığında, bir çok eşyanın daha yerinde olmadığını fark etti. Öylece kalakaldı kapıda. Dışarı çıkıp kapı numarasına baktı; salakça bir tepki olduğunun farkındalığı ile. Öyle ya anahtarı kapıyı açtıysa, doğru yerde olmalıydı. Ama bu boşluk? "Soyulmuşum" dedi. Bastı kahkahayı. Sonra "Soyulmuş muyum?" diye sordu kendine. Ayılmış gibiydi. Yazık onca çaba boşa gitmişti. Onca acı içki. Yüz buruşturan "shut"lar.
Soyulma değilde... Askıyı ne yapsındı ki bir hırsız? Sağ yanında olması gereken çekmecelerde yoktu. Çekmecelerin içleri boşaltılırdı eskiden yerlere, komple alınmazlardı. Adetler mi değişmişti? Hırsızlar daha disipline ve temiz mi olmuşlardı? Herşeyi alıp pisletmeden gidiyorlar mıydı artık?
Temizlik o anda çekti dikkatini...
Ev çok temizdi. Hatta pırıl pırıl.Hemen sağında bir kova ve mop duruyordu. O anda anladı. Terk edilmişti...
"Terk edildim" dedi ve gülümsedi.
Evde durmakta bir mana görmedi.
Kapıyı açık bırakıp çıktı ve Bebek parkına yöneldi. İçinde bir ferahlama hissetti. Soyulmadığına sevinmişti... 
Murat IŞIK

2 yorum:

  1. Bir arkadaşım ben hiç terk etmedim,terk edilmeyi sağladım demişti

    YanıtlaSil
  2. Yeni şeyler denemek güzel ve öğretici. Hepsinin tadına bakmak, bakanlardan dinlemekten daha doyurucu oluyor.

    YanıtlaSil