8 Şubat 2012 Çarşamba

Sade mi?


SADE Mİ?
"Sade bir kahve yapın" dedim. Akşamdan kalma olduğu, her halinden belli olsun istiyor gibi geçip oturmuştu. Bir süredir gelip gidiyordu kafeye. Geldiği zaman, denize yakın olan alçak masada otururdu. Bu küçük masa iki kişiliktir aslında ama o gelir gelmez berjerlerden birini daima yan masaya çevirir. Yalnız olduğunu anlatmak ister gibi. Sonra gözleriyle bakınır. İlk geldiğinde benimle konuşmuş olmasından olacak ki, hep arar gözleri çaktırmadan beni. Başkası gelse hafif eğilerek bara doğru bakıp, onu istemediğini; pekte kibar olmayan bir şekilde hissettirir. Bu noktada üstelememek lazımdır. Ben gülerek yanına yanaşırım. Rahatladığını hissederim. "Her zamankinden mi?" demem asla! Sadece güler ve yüzüne bakarım. O konuşmaz. Arkamı döner ve o an ne yakıştırmışsam, onu getiririm içsin diye. Sıcak, soğuk fark etmez. Bilirim doğrudur. Fincanı veya her ne ise sunum şekli, onu bırakır, tepkisini beklemeden de giderim. Bir daha göz göze gelmeyiz bir süre. Denize dalar. Çıkardığı kağıt kalemi ile birşeyler karalar. Arada güler. İçeceği bittiğinde asla seslenmez veya uyarmaz. Gerekte kalmaz zaten. Sürekli göz altındadır. Biri gelir. "yazmaya devam ediyor gibi" der ve bende servisini yaparım. Dediğim gibi sorgusuz. Gene aklıma ne geliyor ise onu. Bir keresinde yiyecek birşey götürdüm. İlk defa o zaman gözlerini dikti iyice, kaşlarını hafif çattı. Umursamadım. Bir yiyecek bulduğunda hemen atlamayıp önce koklayan bir fareye benziyordu. Belli ki yemek konusunda içecek kadar cesur değildi yada bende bir yemek uzmanı havası sezmemişti. Belkide bu mekan ona yemeği çağrıştırmıyordu bilemiyorum. Nezaketen de olsa bir çatal alır diye düşündüm ama almadı. Ne yalan söyleyeyim alsaydı başka şeylere yorardım durumu. Hareketi kaba da olsa, asil geldi. 
Bu günse durumu farklı. Kahveyi çabucak içti. Bir bardak soda ve asprin götürdüm. Onları da içerken, ellerinin titrediğini fark ettim. Bir yoksunluk hali gibi geldi bana. Şaşırdım. Alkollü sanmıştım onu ama durum daha ciddiydi. Sanırım bir süredir içmiyordu. Bu bitkin hali bir anda alkolü kesmesiyle alakalı da olabilirdi. Kararsız kaldım. Belki hafifinden, mesela bir bardak Baileys? Biliyorum iyi gelir ama; ya tetiklersem diye düşündüm. Sonra kararımı verdim. Sandalyeyi çekip yanına oturdum. Bana baktı. "Böyle olmaz" dedim. "Bir anda değil." Şaşkındı. Yüzüme bakıyordu sanki konuşmak ister gibi. Gittim ve getirdim. Bir süre duraksadı. Dost muyum düşman mı anlaşılmaz bir halde süzdü beni... Sonra içti.
Murat IŞIK 

2 yorum:

  1. Hiç biri,o zaten içmeye çoktan hazırmış.

    YanıtlaSil
  2. ben fona seçtiğim bir müziği koyup bu hikayeleri canlandırıp canlandırıp izliyorum çok hoş oluyor

    YanıtlaSil