21 Mart 2013 Perşembe

Ben 6. Bölüm


İlkokulun ikinci sınıfındaydım. Aynı sınıfta okuduğum, dişi olan kuzenimin izin verdiği kadarıyla kızlarla konuşuyordum. Şu sarışın ve onun yanındaki esmer olanla. Tanrım fena havalı tiplerdi. Kuzen olmasa; birini öpmem işten bile değildi. Ama kuzen dibimden ayrılmıyordu bir türlü. Pek paylaşımcı olduğu söylenemezdi.

O okula gelmediğinde, kendimi azmış ve ipini koparmış bir köpek gibi hissediyordum. Sık hastalanırdı. Çoğu numaradan hastalıklardı. Bir kaç kez tebeşir tozu yutup ateşini çıkartmaya çalıştığına şahit olmuştum. Aptal bir rivayetti. İşe yaramıyordu. Israrla denemeye devam etti ama. Sonunda zehirlendi. Tebeşir sevdasından da vazgeçti...

Gerekte yoktu zaten. Aktristlikte üzerine yoktu. Hasta rolünde, en iyi çocuk oyuncu ödülünün mutlak galibiydi gözümde.    

Gene bir yolunu bulup ta okula gelmediği bir günde ilginç bir şey oldu. Her okulda var mıydı bu sistem hatırlamıyorum şimdi ama bizimkinde iki tür zil olurdu.

Çocukların sınıfa girmesi için bir tane ve bundan yaklaşık 4 dakika sonrada öğretmenlerin sınıfa girmesi için bir tane daha. Sanırım bunun altında yatan mantıklı neden; sınıfın, öğretmen geldiğinde derli toplu bir halde olması ve zaten işleri başlarından aşkın hocalarımızın bir de bizi sokaktan bahçeden toplamakla uğraşmaması düşüncesiydi.

Benim için manası ise; tuvaletlerin boşalmış olmaları ve benim hala dört dakikamın olmasıydı. Kargaşadan uzak işemeyi severim. Bir de aynada kendime çeki düzen verirken rahatsız edilmemeyi...

O gün de ders zili çalmıştı. Herkes sınıfa giderken ben tuvalete gittim. Ellerimi yıkayıp, saçımı düzeltip kapıdan çıktığımda karşımda; yaklaşık sekiz dokuz kişilik bir erkek grubu gördüm.

Biri öne çıkıp bana "Bizim sınıftan bir kıza asılmışsın!" dedi.

Ne kızı? 
Ne asılması?
Daha ben kendi sınıfımdakileri bitirmedim ki!
Hem aklım o sarışında mı yoksa, sıra arkadaşı olan o esmer de mi, onu bile netleştiremedim...

Dedirtmediler tabii! Çullandılar üstüme. Hepsi vuruyordu. Erkek müsvetteleri...

Bir ara fırsat bulup; "Kim bunlar, bir göreyim yüzlerini de sonra yakalarım tek tek" diye düşünerek kafamı kaldırdığımda, arkadan yeni gelenler olduğunu gördüm. Kapandım iyice. Gelen atladı üzerime. Kim mişim, ne yapmışım sorgulamaksızın.

Neden sonra; ortalık bir sakinler gibi oldu. Kafamı kaldırınca, havaya kalkmış bir yumruk gördüm. Yüzümü ekşitip yumruğun sahibine baktım. Bir de ne göreyim öz be öz kuzenim. O da beni görünce şaşırdı ama yumruğu durduracak zamanı olmadı. Sağlam yumruktu! Ağırıma gitti kendi kanımdan canımdan bir herifin bana vurması. O hırsla ben de bir tane çaktım ona. Hepsine vurmuş kadar oldum. Millet gene çullandı üstüme. Sonra biri "öğretmenler geliyor" diye bağırdı da allahtan; hepsi kaçıştılar sınıflarına.

Ben yerde kaldım. Halim yoktu. Aklım karışmıştı. Ortada asıldığım bir kız bile yokken fena pataklanmıştım. Herifin biri hem yabancı sınıfın kızlarına sarkıntılık yapıyor hem de elini kolunu sallayarak ortalarda dolanıyordu. Dayağını ben yiyordum. İçimde intikam ateşi harlandı. O kızı bulmalı ve onu tavlamalıydım. Zaten dayağı peşinen yemiştim. Kaybedecek bir şeyim kalmamış gibi geldi bana...

Ama kızın kim olduğunu asla öğrenemedim. 

İşte ben ilk dayağımı, hiç tanışmadığım için, tavlayamadığım; bir kız yüzünden yedim...

Murat IŞIK

1 yorum:

  1. Testiyi kırmadan yenen bir dayak hikayesi vardı onu hatırlattı bana:) Bir de, ıssız adam rolünde çok başarılı olmanın altında haksız yere yediğin bu dayak olabilir mi? diye bir soru geldi aklıma.
    Yine çok keyifle okudum:)))

    YanıtlaSil