2 Şubat 2012 Perşembe

Doğaçlama Serisi Gar 1.Yazı


GAR
Trenin sireni yankılandı garda. İnsanlar irkildiler. Bir yaşlı kadın banktan zorlukla kalktı. Rengarenk desenli, plastik saplı, kocaman bez torbasına uzandı. Bankın diğer yanında genç bir kız kulağında kulaklıklar, elinde cep telefonu; çaktırmadan bir bakış attı. Sonra sanki çok önemli bir iş yapıyormuş izlenimi verip kendine, yaşlı bir kadına yardım etmemenin huzursuzluğunu gizledi. Kadında zaten oralı olmadı ve uzaklaştı.
Bir başka köşede ellili yaşlarında bir adam, açık kahve tonlarındaki son derece zarif ütülenmiş kıyafeti ile, trene hareketlenen kalabalığı süzdü. Onun, bu hengamede o trene binmeye çalışan insanların arasında olması beklenemezdi. 
Bir genç çocuk, trenin kapısı önündeki kalabalığı görmesine rağmen, az evvel sireni duyduğunda ki geç kalmışlık hissini yenememiş olacak ki, hızından bir şey kaybetmeden kapıya koşmaya devam etti. Bankta oturan kızın yanından geçerken, onun çantasına çarpıp düşürdü ama fark etmedi.
Banktaki kız sinirle döndü. Ama içindeki öfkeyi dökecek bir muhatap bulamadı karşısında. Sadece koşarak uzaklaşan bir gencin yeşil kabanını gördü.
Banktaki adamın yanına, iri kıyım, yemek lekeleri ile bezenmiş gömleğinin tam göbek deliği kısmındaki düğmesi kopmuş bir adam geldi. Kahverengi kıyafetli adamın, kötü bir koku almışcasına; burun delikleri hareketlendi. Ardından, iğrenir bir bakış yerleştirip yüzüne; genelde muhasebeci ve avukatların kullandığı çantasını aldığı gibi; daha az riskli olduğuna kanaat getirdiği kalabalığa doğru yöneldi.
Trenin kapıları açıldı.
İnsanlar sanki hemen geri kapanacakmışcasına hücum ettiler içeri. 
Genç kız kulaklıklarını çıkardı. Telefonuna ümitsiz bir bakış fırlatıp cebine koydu. Belli ki beklediği haber gelmemişti. Çantasını alıp trene yürüdü. Bu sırada, önündeki kalabalığın itişmelerinden güvenli bir mesafede bekleyen kahverengili adam, arkasına korkak bir bakış atıp, şişkonun gelip gelmediğini kontrol etti.
Yeşil montlu çocuk, az evvel kaldığı yerden hızlı hareketlerine devam ederek, insanları ite kaka içeri attı kendini.
Kız, kahverengi kıyafetli adamın arkasına kadar yürüdü ve onun gibi beklemeye başladı. Telefonunu yeniden eline almıştı.
Şişko yerinden kalkmadı...
Kalabalık grup binipte kapı rahatlayınca, kahverengili adam kapıya hareketlenmeyi düşündü. Arkasında kızı fark etti. Kız kendinden geçmişcesine telefonuna dalmıştı. Adam hareket etmese kızda orada hala sıra beklediğini sanacak ve treni kaçıracaktı. Adam "buyurun" diyerek yol verdi kıza. Kız adama ani bir bakış fırlatıp, aynı yaşlı kadına yaptığı gibi; tekrar telefonuna dönüp, ilgilenmeksizin geçti. Böylece kendisine zariflik yapan bir beye; aynı zariflikle cevap vermemenin huzursuzluğunu gizlemiş oldu.
Kahverengili adam umursamadı. Sadece son kez arkasına bakıp şişkonun hareketlenmediğinden emin olduktan sonra trene bindi. 
Trenin kapıları kapandı.
Hızlı çocuk, ön vagonlara doğru herkesi ite kaka, ivmelenmesine devam ediyordu. 
Kız telefonunu kurcalamayı sürdürürken, kimseyle göz göze gelmemenin derdindeydi.
Ve kahverengili adam şişkoya o görmesede hafifçe el sallayıp, kendi kendine gülümsedi...

Murat IŞIK


2 yorum:

  1. Yeniden okumak güzel,ben yine Schopenhaurdan alıntı yapayım,iyi yazılmış kitapları tekrar tekrar okuyun,kötü şeyleri kesinlikle okumayın ,atın elinizden der.

    YanıtlaSil