3 Mart 2012 Cumartesi

Yorum Yazıları (Uçak Hikayesinin Doğuşu)

Aşiyan mezarlığında içmeye gitmişiz bir gece. Yanımda yazamayan bir kadın, ama; konuşması yarıyordu işe...
Yazamadığı için mi terkedilmişti; çok konuştuğundan mı anımsayamıyorum şimdi. Herkes sarhoştu. Bir tek o yolu kesen polis hariç. O da, cebe indirdiği rüşvetlerle, bir meyhaneye düşmenin peşindeydi.
Bir mezar taşının önünde durduk. Düşen bir uçak. Toprağa çakılmış. Ailesi okursa kızmasın ama; kadına kaptan gibi geldi, bana bir boktan yolcu... Her halükarda ölümü hak etmiş bir uçak dolusu orospu çocuğuna dair bir hikaye yazdım orada.
Kadın döndü. "Uçaktaysa şu an. Düşsün istedim" dedi.
Bazen açıklama beklenmiyormuş ayrılıklarda; o an anladım.


Bu yazı, bir yazının altında yorum olarak yayınlandı. Arkasından Uçak Hikayesi yazıldı. Hızlı düşünüp yavaş hareket eden ben, bu kısmı atlayıp sadece hikayeyi yayınlamışım. Olayın aslı budur.


UÇAK HİKAYESİ

Yanımdaki kadına göre adam kaptandı.
- Kafasında bir şeyler olmalıydı yoksa bu kadar dikkatsizlik fazla.
Bu noktada takıldı kafamıza o mini etekli fahişe. İntikam için yüksek bir mesafe olsa da bu adamın karısı olacak o kendini beğenmiş kontese bir cevap vermek lazımdı.
"Kasıntı kadınları sevmem" dedi yanımdaki kız.
O halde doğru yoldayız. Gömlek düğmelerini, büyük göğüsleri daha güzel gözüksün diye doğru bir noktaya kadar iliklemişti. Ne çok açık ne kapalı. Her yerden dekolte vermek çokta seksi değildir. Bir erkeğe sizi gözleriyle soymasına izin verecek kadar kapalı olmalısınız. 
Başarılı olmuştu ilk müdahale. Kaptan gösterge panelinde ki düğmeleri, bir gömlek düğmesi açar edasıyla çevirerek kaldırıp indirmeye başladı. Bu kadının dikkatinden kaçmadı tabii. "Bir tane daha alır mıydınız kaptan?"
Kaptan "lütfen" dedi ama oracıkta kadını becerecekmiş gibi söyledi bunu. 

- Neden yapıyor peki kadın bunu? Diğerinden ne istiyor?

Detaylandırmak istedi kadın. Başkasına sorması gerekenleri yansıtmanın bir yolunu bulmuştu bu hikayede.

- Bir yemekte aşağılanmış hissetmiş olsun kendini. Mesela küçük görülmüş.
- Öyle yapmayız biz.
- Sen kurgula o halde.
- Orospu ruhlu olsun direk. Kayıtsız olsun.
- Amaçsızca yani?
- Her şey bir amaca hizmet eder. Tatmin. Bir kadını yenmiş olmak ta dersin buna, bir adamı yenmiş olmakta. Bazen aynı aileden bir adam bir kadını.
- Sevdim bunu.

O ilk kırmızı rujunu sürdüğünde mi başlamıştı her şey? Evvelinde kendine güvensiz hissederdi. Oysa bacak boyu ve diğer uzuvları yeterince güven vericiydi. Hayır. Bir şeye sahip olmak başkaydı. Her şeye sahip olmak başka. İz bırakmanın kırmızıdan güzel bir rengi olamazdı. Başkasının olanlara sahip olmanın imzasını atmak gerekliydi. Her seri katilin olduğu gibi, onunda; öldürdüğü ruhların sadece posası kalmış bedenlerine bir işaret bırakması gerekiyordu. Böylece başladı macerası.

- Oldu mu?
- Oldu. Sevdim.
- Uçağa dönelim mi. Madem buradayız. Bu spesifik mezarın başında. 
- Sonra bir kadın mezarına gidelim ama. 
- Bu kadın için mi?
- Evet. Ben seçeceğim bu sefer.
- Peki.
- Şimdi uçağa dön hadi.
- Bira.
- Birazda uçağa döksene. Kabindeki kokuyu alalım.
- Viski dedik ama!
- Birkaç taneden sonra farkını anlamaz kimse...
- Neye içelim?
- İçinden tut sen. Ben başka bir şeye içiyorum yalnız başıma.

Bir viski daha doldurup döndü kabine. Kaptanın boynunun kenarına kadar yaklaşıp, omuzunun üzerinden uzattı bardağı. "Buyrun" derken, nefesini ısıtıp öyle konuştu. Sıcaklığı zavallı adama geçti. Havanın kaldırma kuvvetini bir uçuş personelinden iyi kim hayal edebilirdi ki?

Zavallı adam nasıl bir oyunun içindeydi? Beğenilmiş sanılmanın yanıltıcılığı işte...

- Ama o da istediğin alacak değil mi?
- Bir boşalmaysa tatmini. Evet!
- Kadının amacı yarım mı kalacak peki. Bu aileden sadece bir kişi mi?
- Kırmızı ruju unutma.
- Anlamadım ama bekliyorum heyecanla.

Birkaç bardak daha kahve ve viski. Hep aynı servis sitili. Kaptanlar aralarında geyik döndürmeye başlamışlardı o gittiğinde. Seziyordu bunu çünkü kapıyı ne zaman açıp içeri girse manasız birtakım teknik soru ve alakasız cevaplarını duyuyordu. Her şey planlandığı gibiydi. Bir başkasına ait bir adamın hayalarına bırakılmış kırmızı bir ruj izi tüm planı gerçek yapardı.

- İğrençsin.
- Öyle ama. 
- Tamam da. Ne bileyim.
- Değiştirelim mi?
- Yok. Gözümün önüne gelince tiksindim sadece.
- Bu orospu sen değilsin. Her "orospu" lafını alınma üstüne.

Güldük çok. Kadın da eğlenmişti. Giden adamı unutmuş gibiydi bir süreliğine. Birazdan uçağı bir şekilde düşürecektik. Ben aklımdaki diğer yolculardan bahsetmedim. Hepsi ölmeyi hak ediyordu. Ama birer birer not aldım. Bu sırada birkaç bira daha yıuvarlayıp havadan sudan konuştuk. Tam kalkacakken bana döndü.
"Eğer bir uçaktaysa şimdi. O uçak düşsün istedim." dedi.
Gülümsedim.
Hayata dönmüştü.

Murat IŞIK  

1 yorum: