7 Haziran 2012 Perşembe

İki Şehir



Sen durmadan anlatıyordun,
Ne dediğinden bi haber, dalıyordum yüzüne;
Gözlerine...
Ne kadar heyecanlı,
Ne kadar çocuksuydun.

Gülüyordun.
"Gülmek bir insana bu kadar mı yakışır?" diye geçiriyordum içimden.
Senin haberin yoktu..

Fırtınalar kopuyordu beynimde.
Hortumlar oluşuyordu sözcüklerden.
Hortumlar;
Mantığın şehrini yerle bir ediyordu.
Ben,
Mecbur göç ediyordum.

Dönüp bakıyordum şehrin yıkılan surlarına.
Bin bir emekle üst üste dizilmiş o kesme taştan duvarlara yazılmış ne varsa;
Kum oluyordu.
Rüzgarlarca süpürülüyordu.
Genele karışıp kayboluyordu.
Sanki bir yanım siliniyordu!
Korkuyordum...

Kendimi savunmasız ve ıssız hissediyordum.
Yersiz,
Yurtsuz.
Yolunu şaşırmış bir bedevi misali, Gobi çölünde.

Geceyi bekliyordum,
Yıldızlar çıksın da;
Yolumu aydınlatsın diye.

O zamana kadar hedefsiz yürürüm sanıyordum
Oysa yolum çoktan çizilmişti.
Görmüyordum...

Farkında bile değilken;
Aşağılarda,
Kalbimde;
Yeni bir şehir kuruluyordu.

Ben;
Rastlantısal sanıyordum yolculuğumu.
Ama tüm yollar oraya gidiyormuş.
Bilmiyordum.

Ancak vardığımda anladım.
Tam şehrin girişine bir tabela asılmıştı,

Nüfusu "iki" yazıyordu.

Murat IŞIK





3 yorum:

  1. Müzikle yazdıklarını uyuşturdum, böyle çok daha hoş oluyor:) kalemine sağlık çok iyi!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şey vardı bu yazıda. Uyumsuz bir şey. Beni tatmin etmeyen. Şimdi bir daha düzenledim. Sanırım daha iyi hissettim.
      Bu arada teşekkür ederim.

      Sil
  2. Güzel. Okudum, okudum, noktadan sonra, yine okuyacağım.

    YanıtlaSil